Yiit'in Dubai Günlüğü

Saturday, September 30, 2006

Dubai Gezmeleri, Kuveyt Seferleri

Haftasonu klasik ekiple buluşup bowling oynamaya gittik Thunderbowl adlı Dubai'de -ne kadar çakal olunabilirse o kadar olan- mekana...Yıllar sonra bowling oynadım...Fena da oynamadım ha! (Bkz. Genel Görecelilik Kuramı, Bkz. Kem gözler, Bkz. Mehtap)
İki tur oynadık, ilk turun resmini Mehtap izin vermediği için koyamıyorum...

Sonra bir takım eğlenceli suriyeli-lübnanlı insanlarla tanışıldı, yani ben tanıştım aslında...Ali Baba diye biryerde "Shisha" (nargile) içildi...Canlı müzik, uduyla "Yaktı beğniiii Yaktı beğniii" eserini arapça seslendiren arkadaş kendimizden geçirdi bizi...Sonradan öğrendik Türkmüş zaten adam...

Dubai'de havalar düzeldi! İlk defa rahat rahat oturduk Ertesi gün Marina'da...Bir de Kuzen Cem® taşınıyor buraya! Finansal güçlerimizi birleştirip Marina'da oturma hayalimiz var, bakalım ne olacak?

Son olarak geçen gece eve dönerken farkettim ki Dubai de uyumayan bir şehirmiş, yollar hep vızır vızır valla...




Not: Mission Impossible 3 seyredip ağlanır mı?

Monday, September 25, 2006

Deneysel Ramazan Yemekleri - Part 3

Yemek yapmazken daha huzurluydum yemin ediyorum! Bir memlekette kuru nane olmaz mıymış ya? Bulgursuz bulgur pilavından sonra nanesiz yoğurt çorbasıyla rekorlara koşuyorum valla...Yoksa bu Da Greenz'in marketinde mi bir keleklik var? Gittim baktım, binbir tane baharat, şu otu, bu otu, en alengirli hint yemeklerini yapacak her türlü malzeme mevcut...

Peki ya kuru nane?

-"Onu sipariş verelim, yarın getirtelim sir"

Offf...

Sunday, September 24, 2006

Deneysel Ramazan Yemekleri - Part 2

Bir gün önceki mercimek çorbası deneyini başarıyla tamamlamanın getirdiği özgüvenle Ramazan'ın ikinci günü için eskiden yaptığım bulgur pilavından yapmaya karar verdim...Emin adımlarla gittim markete, bu sefer mercimekten farklı olarak pilavlık bulgurun neye benzediğini biliyorum ancak yine mercimekten farklı olarak bulgurun ingilizcesini bilmiyorum! Biraz yürüdüm yukarı aşağı, aradım felan ama bulamadım bulgur...Servet'i aradım, "Bulgur'un ingilizcesi ne lan baksana bir internetten" dedim...Baktı, "Wheat abi!" diyor..."Ne wheat'i lan olur mu öyle şey" diye konuşurken bir anda gözüme bir paket takıldı...Üzerinde "Burgol White" yazıyor...Bakıyorum, bulgur değil ama andırıyor da biraz...Oracıkta Servet de telefondayken bir cinnet geçirdim nasıl memleket burası diye! Hayır bir de kıllandığım nokta; pakedin alt tarafında "Product of Turkey" yazıyor...Servet'in de moral desteğiyle aldım "Burgol"'u geldim eve...Attım kıyılmış soğanı yağa, attım biberi, attım patlıcanı, attım rendelenmiş domatesi, attım 2 et suyu tableti, attım bi tutam salça, attım "Burgol"'u, "Ne menem birşey olduğun şimdi çıkar ortaya" diyerekten...



Sonuç 1: Servet'in olay sonrası doğru tespitiyle bu aldığım şeyin köftelik bulgur olduğu ortaya çıktı.

Sonuç 2: Servet memleketten 5 kilo pilavlık bulgur yolluyor.

Sonuç 3: Tadı fena değil...

Saturday, September 23, 2006

Deneysel Ramazan Yemekleri - Part 1

Ramazan'ın ilk günü şerefine bir mercimek çorbası patlatayım dedim...İnternette yaptığım araştırma sonucunda o kadar çok farklı tarif buldum ki, "en iyisi" dedim, beni hiç yanıltmayan Allah vergisi aşçılık içgüdülerime güveneyim...Gittim markete, soğan aldım, havuç aldım, et suyu tableti aldım...yani herşeyi aldım, ama mercimek arıyorum, yok! Nedir kardeşim mercimeğin ingilizcesi, "Lentil" değil mi? Eee yok! Milletin de gözü dönmüş zaten iftar olucak diye, tıklım tıkış içerisi, insanlar birbirini öldürüyor Allah rızası için! Soracak birini de bulamadım...Hayır hayatımda pişmemiş halini görmüşlüğüm de yok bu kırmızı mercimeğin, hayal meyal bişeyler geliyor gözümün önüne ama o kadar...Neyse, dolaştım dolaştım sonunda şöyle birşey buldum:



"Herhalde budur" dedim ve aldım...Eve gelip içgüdüsel bir şekilde soğanları attım önce tencereye, herzamanki gibi pembe falan olmadılar tabiki, sanırım bu soğanlar sadece ev kadınlarının gözüne pembe görünüyorlar pişince...Neyse, soğanlar pişince havuç rendeledim bir tane, onu ve varsayalım mercimekleri döktüm tencereye, iki et suyu tableti, su, tuz felan derken bayağı güzel oldu benim mercimek çorbası!

Sonuç: Evet kırmızı mercimekmiş o aldığım şey!

Güzel bir haftasonu, Ramadan Kareem...

Çok güzel bir haftasonu geçirdim...Perşembe akşamı Emre'lerde toplandık...Ben, Emre, Mehtap, Levent Abi ve Fatih...Rakı-Pınar "Traditional Cheese" yaptı onlar ben tipik Koka-Kola Yiit modundaydım...O diilde, herhalde o gece şu hayatta bildiğim bütün şarkıları çaldım, Fatih de tek bir tanesini kaçırmadan eşlik etti bana...Gecenin sonunda resmen ellerim titriyordu...

Ertesi gün sabah uzun süreden sonra ilk defa menemen pişirdim ev ahalisi için...Gerçi doymadılar o ayrı bir konu...Neyse, sonrasında Monopoly oynadık bir gaz, Mehtap'ın nasıl bir hırs küpü olduğu ortaya çıktı, ama sonunda beklenmedik bir şekilde masadan en zengin olarak kalktım...

Aynı günün gecesinde ilk defa akşam plaja gittim Dubai'ye geldiğimden beri...Hava ılık, deniz sıcacık, Burj El Arab'ın ışıkları altında yüzmek güzeldi...Hava daha da güzel olacak önümüzdeki aylarda, artık akşamları bol bol gelirim dedim kendi kendime...

Bugün Türkiye'den bir gün önce Ramazan başladı...Burada dedikleri gibi;

Ramadan Kareem!



Monday, September 18, 2006

Günler geçer...




Şunu farkettim (-ki en son ben farketmişimdir kesin) ben vaktimi en çok bilgisayar başında geçiriyorum...MSN muhabbetleri yalnızlığın en iyi ilacı...Çoğu zaman kendimi ekranın önünde kahkahalar atarken buluyorum..

Onun dışında aşağıdaki gibi şeyler işte...










Tuesday, September 05, 2006

Inek Kutsal Hayvan...Inek Kutsal Hayvan..Inek Kutsal Hayvan...

Ya benim cidden kafam hic calismiyor! Bugun oglen Ajay dedi ki, "Gel seni cok iyi bi italyan restoranina gotureyim", ben de gaza geldim tabi hemen "Tamam!" dedim...Gittik mercato mall un icinde hakkaten guzel biryer..Ajay tuvalete kadar gitti, garson kizcagiz da onceden birsey almak ister miyiz diye sordu..Ben de -hic dusunmeden- carpaccio soyledim...

Neyse sonra Ajay geldi tuvaletten, ben buna basladim anlatmaya..Bu hikayeyi Ferhan Sensoy'un bi kitabinda okudugumdan beri herkese anlatirim...

"Bak simdi Ajaycim bir zamanlar Italya'da cok sisko bir kontes varmis, doktoru et yemesini kesinlikle yasaklamis. Bogazina cok duskun olan kontes ascisini (Bu arada asci mi ahci mi yahu?Dusununce as kokunden gelmesi lazim..Asci o zaman) cagirip demiski: 'Bana oyle bir et yemegi yap ki et gibi olmasin!'

Asci dusunmus tasinmis ve en sonunda soyle bisey yapmis...." diye anlatirken bir anda Carpaccionun da dana etinden yapildigini hatirliyorum...

"...eee, aslinda yanlislikla dana eti soyledim Ajay'cim" diyorum...Ajay bozuluyor ama olgunlukla belli etmiyor...Ben yine kendimi salak gibi hissediyorum..."Ama dana eti de yenmez miymis yahu?" diye turk usulu gazlara getirmeye calisiyorum kendimi ama hic fayda etmiyor...

Etti iki...Dur bakalim ne zaman cildirticam adami?