Yiit'in Dubai Günlüğü

Wednesday, May 02, 2007

James Konseri, Baran'ın Düğünü, Gerçekleşmeyen değişiklikler...

James

15 yaşında falandım herhalde, Audrey bir gece önce çektiği kasedi yalvar yakar elime tutuşturduğunda..."Ne olur dinle Yiğit, emin ol çok seveceksin"...Müzik konusunda çok tutucu olan ben mırın kırın ederek de olsa kasedi alıp o gece dinlemiştim...15 yıl önce.
Artık sadece müziğin güzelliğinden midir, yoksa o şarkılara sıkışmış 15 yaş aşkının da etkisi var mıdır bilemeyeceğim ama, o gün bugündür en sevdiğim gruptur Manchester doğumlu, hiç hakettiği yerlere gelememiş James...Benden sonraki en büyük fanı da şüphesiz, interrail tatilinde dinleyip hemen hastası olan Levo...Dağıldıklarını duyduğumuzda çok üzülmüştük, "dünya gözüyle bir konserlerini izleyemeyeceğiz" diye...İmkanımız olmamıştı hiç..
Derken yıl oldu 2007 ve duyduk ki James tekrar biraraya gelmiş ve dört konser vereceklermiş İngiltere'de...Levo'ya söylememle "gidiyoruz abi" dememizin arası yaklaşık 7 saniye...Biletlere baktık hemen satılmış bitmiş...Girdik biz de ebay'e, açık arttırmada çılgın türk arttırmalarıyla herkesin tadını kaçırıp aldık biletlerimizi...Hem de dört tane! (Hiç sormayın neden)
Sonrası göz açıp kapayıncaya kadar geçti, 25 Nisan'da Londra'da, oraya benden iki gün önce gidip hemen sarhoş olmuş Levo'nun kırmızı gözlerine bakarken buldum kendimi, Russel Square'Deki dünyanın en kötü otelinin 4075 numaralı odasında..."Cheers mate" dedi Levo...Bu Levo her gittiği şehri/ülkeyi özetlediğini düşündüğü bir laf bulur ve bütün tatil onu söyler...Dubai'de "Selamın Aleyki!" diye bağırıyodu...Floransa'da "Fatih Terim!" diye!




Geceleri Piccadily Circus'ta saçma barlara gidip zencilerle zıplamalar, Soho'dan egzantirik alışverişler vs. derken konser günü geldi çattı...Nerdeymiş, Brixton diye biryer...Bir gittik ki varoş resmen...Hiç keyifli bir muhit olmadığı belli...



Levo hemen satıverdi mekanı görünce James'i..."Ulan bunlar bence bizdeki Duman gibi bişey, Kadıköy'de Duman konserine geldik olm!" diye konuşmaya başladı...Neyse, gittik konser mekanına, bir tane salon, kapısında "James - Sold Out" yazıyo...üç-beş kişi bekliyodu 2 saat önceden, biz de hemen girdik sıraya, James'i en önden izlemeye and içmişiz...Yanımızdaki kızlar birimizin İstanbul'dan diğerimizin Dubai'den geldiğini duyunca acayip şaşırdılar, hatta bir tanesi grubun eski fotoğrafçısıymış, Soul Davies'e (kemancı) mesaj attı "Burda manyaklar var" diye...Herif de şaşırdı felan..

O arada elimizdeki fazla biletlerden de kurtulduk...Ben "elimde bedava fazla bilet var, izlemek isteyen bacınız gardaşınız varsa alın" diye anadolu-rock bir açıklama yapıp bileti birine verdim, Levo Kayserili olduğu için gidip karaborsa bilet satan herife sattı kendi fazla biletini.

Sonra kapılar açıldı...içeri aktık binlerce kişi...En önde biz...Gittik demirlere kadar dayandık...Herifler dibimizde...James Lan! Audrey'i düşündüm otomatikman, keşke o da burada olsaydı dedim...İkimizin birlikte izlemesi çok anlamlı olurdu dedim..(Gerçi mail attım sen de gel diye, cevap bile vermedi o da ayrı konu) Tim booth burnumun ucunda şarkı söylüyor, Levo'yla kendimizden geçmişiz...biz de bağıra bağıra eşlik ediyoruz...Levo bir gün önceden aldığımız Türk bayrağını açınca Tim'in yüzünde "ulan ne pis milletmiş bunlar" der gibi bi bakış oldu sanki ama aldırmadık..Şarkı seçimleri de o kadar iyiydi ki...Yani "şunu da çalsalarmış" dedirtmediler bize...Aklımızı oynattık..Bir hayal gerçekleşti...Gözüm açık gitmem artık..İzledim ulan! (Bu arada kamerasının kablosunu kaybettiği gerekçesiyle hiçbir resmi göndermeyen Levo'ya Blogspot camiası adına lanetler gönderiyorum buradan)
Sonrasında oracıkta tanıştığımız fransız hatun Fouzia'yı da yanımıza alıp gene Piccadily Circus'ta leş biryere gidip bir takım hiphopluklar yaptık...Güzel bir gece oldu..Ertesi sabah Levo kahvaltıdan sonra apar topar havaalanına gitti, benim uçağım akşam olduğu için ben gezindim orada burada...Berk'e süper bir Takamine marka akustik gitar aldım...İsme gel.

Evlenen Bir Baran

27 Nisan akşamı Londra'dan İstanbul'a uçuş, malum Baran evleniyor, evlenmekle kalmıyor, beni de şahit yapmış kerastas! Acayip bir heyecan fırtınası içinde gidiyorum Liman Lokantasına...Düğün ekibi inanılmaz...Bütün dostluk tayfası orada...Uzun süredir bu kadar adam biraraya gelmemiştir...Kimliğimi falan istiyor nikah memuru, adımı felan yazıyor biryerlere...Sonra hop masaya çağırıyolar..Hayatımda ilk defa şahitlik yapıyorum, heyecandan öleceğim..hatta ölücem...öleceğim çok hafif kaçtı.



Neyse nikah memuru (memuresi?) soruyor Esra'ya "bu herifle evleniyon mu", Esra çığlık atıyor "Eveeeeeeet" diye...Sonra Baran'a soruyor "bu hatunkişiyle evleniyon mu", Baran böğürüyor "Eveeğğöt" diye...Sonra bize soruyor "Siz de şahit olmayı kabul ediyo musunuz" diye...Ben de tutamıyorum kendimi "Eğveeeğğğğt" diye böğürüyorum ben de, yanımda oturup kibarca "ee...Ediyoruz" diyen Yaşam çok bozuluyor bu senkronizasyon bozukluğuna...Ama işin esası, ben evlenmiş kadar oluyorum, zaten evleneceğim yoktu en azından bunu yaşadım diyorum kendi kendime..Gürkan bana "Şeyh Şahit" diye isim takıyor...


Sonrasında bütün gece en saçma şekillerde dansediyorum, "Yiit ex atmış" diye bir laf çıkarana kadar...Ne mutluluksa..Bir düğünde en çok olmasını istediğim şey gerçekleşiyor ve "Koko Cambo" çalıyor DJ..."Ya ya ya koko cambo ya ya yee eyooow!" derken gece mantıcıda bitiyor...Mutlu mesut uyuyorum..Ertesi gün Dubai'ye dönüş...Havaalanına Müge bırakıyor, dışarıda vedalaşınca daha az üzücü olduğuna karar verip ayrılıyoruz...



Gerçekleşmeyen Değişiklikler
"Herkesin işi çok şahane, benimki çok iğrenç, herkes onyüzbinmilyon dolar kazanıyo ben hiç kazanamıyorum" diye cinnet geçirip iş aramaya başlamıştım...Oracle ve Microsoft'la görüştüm...Görünen o ki en iyi iş benim işimmiş, en çok da ben kazanıyomuşum Allah'a şükür...Değiştirmiyorum iş miş...




Öperim.

4 Comments:

  • "en sevdiğim gruptur Manchester doğumlu"
    inşallah bir gün "pop saatini" sunarsın.

    By Anonymous Anonymous, at 2:13 PM  

  • özlemişim olm seni...

    By Blogger Ozan Sezgin, at 3:42 PM  

  • eh be birader neler yazmışsın böyle google da kolomb araştırırken blogunda geçen kolomb kelimesiyle girdim içeri. girmez olaydım mı, girdim de iyi oldu arasında gidip gelirken baktım sonuna kadar okumuşum.

    ne diyeyim diline eline sağlık...
    kim miyim? yine yazdıkların içinde geçen bir cümle ile cevap vereyim :)))
    "bkz. Bütün insanlığın kendini izlediğini zanneden blogcu"
    bütün insanlığın içinden biriyim

    herşey gönlünce olsun.
    mafitonline@yahoo.co.uk

    By Anonymous Anonymous, at 8:22 PM  

  • Ya bu para mevzusu çok su götürür, ben de her sene 2 defa olmak üzere aynı "Herkeşler 5 milyor alıyor ben yeni mezun maaşına çalışıyorum" triplerine girip bi kaç bankayla görüşüyor ve daimi mekanıma, ofisime ve sevgili müdürlerime:) geri dönüyorum.

    Bu analist piyasası öyle lanet bişiy ki çok para verenler çok mesai yaptırıyo, diğer yerler de para vermiyo ve de kendimi "Para herşey diill" diye avutuyorum.

    By Blogger k.i.s.d., at 9:25 AM  

Post a Comment

<< Home