Yiit'in Dubai Günlüğü

Tuesday, January 30, 2007

Dubai'deki En Kötü Gecem

Şu anda saat gece 3 ve eve yeni geldim...Katar'daydım. Bir saat önce yaşadığım olayın etkisinden hala kurtulamadım...O kadar iğrenç, o kadar çirkin birşey ki...Neyse sakince anlatayım:

Emirates gece uçuşu ile Katar'dan dönüyorum, uçakta 15-20 kişilik, 18-19 yaşlarında, eşofmanlarının arkasında "Al Wasl Tepmik Gücü" gibi bişey yazan bir spor takımı var. Üstüne üstlük hepsi de tecrübeli gözlerimin anladığı kadarıyla lokal çocuklar, yani Dubai'nin yerlilerinden...Neyse bunlar gürültü felan yapıyolar uçuş boyunca, dandik olduğu belli olan esprilere kahkahalarla gülüyorlar...İlk başta takım elbisem ve ben onlara uyuz olsak da sonra düşünüyorum ve takım elbiseme dönüp şöyle diyorum:

"Ben de şimdi onların olduğu ortamda olsam daha da iğrenç espriler yapıp, daha da çok gürültü çıkarırdım (bkz. geçen yaz tatili ve hostesi koltuk cebindeki güvenlik kartıyla yelleyen Yiit), o yüzden uyuz olunacak birşey yok...Gençlik işte, ne güzel...coşkulu."

Böyle diyorum ve içimi bir huzur kaplıyor...Ta ki uçak inip de hepimiz otobüslere doluşana kadar..Birkaç otobüs var ancak ben ve 10-15 kişi daha bu spor takımıyla aynı otobüse doluşuyoruz...Otobüste bunlar, ben, benim gibi bikaç biznız tip birkaç tane de hintli işçi var...Hani şu ufak tefek, incecik kollu kısa boylu olanlardan...

Birkaç dakika sonra gördüklerime önce inanamıyorum..."Heralde yanlış gördüm"'den "Acaba arkadaşlar mı?" ya geçen aklım en sonunda kabulleniyor gördüğüm şeyin gerçekliğini:

Bu 18-19 yaşındaki bebeler, almışlar hintli işçinin birini ortalarına, birbirlerine atıyorlar, ittiriyorlar, gıdıklıyorlar...Zavallı -belki babaları yaşındaki adam- önce gülüyormuş gibi yapıyor, sonra yapmayın diyor, ama dinleyen kim? Bizimkiler o kadar eğleniyorlar ki gözleri görmüyor adamın durumunu, kulakları da duymuyor yalvarmalarını...Devam ediyorlar oyunlarına..Diğer yolculara bakıyorum dehşet içinde, kimse oralı değil..Normal yani buralarda 18 yaşında veletlerin Hintli işçilerle "oynaması"...(Hayrettin de Katar'da eğlenmek için yine aynı Hintli işçileri arabayla geçerken havalı tüfekle vuran adamlardan bahsetmişti de inanamamıştım)

Zaten dehşete düşmüşken kimsenin oralı olmaması beni iyice çileden çıkarıyor...Kafamın arkasında biryerde buraya yerleştiğimden beri tekrar tekrar duyduğum "Lokallerle uğraşılmaz...lokallerle uğraşılmaz..." uyarısı çalıyor. Ama buna kayıtsız kalamam...Bir anda dalıyorum aralarına, Hintli işçiyi kolundan tutup "Gel şöyle" diyorum, aralarından alıyorum...O sırada kendi aralarında boğuşmaya başladıkları için pek farketmiyorlar beni...Ama işçi teşekkür ediyor ve yanıma sokuluyor. Ben sinirden titreyerek hepsinin suratına bakıyorum tek tek, nefret kusuyorum, ama farketmiyorlar bile hayvani uğraşları içinde...

Dananın kuyruğu birkaç dakika sonra kopuyor. Bu sefer içlerinden biri başka bir Hintli işçinin kulağına eğilip avaı çıktığı kadar "ĞÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖVVVVVVRRAAAAAAAĞĞRRR" diye bağırıyor...Otobüs inliyor, zavallı adam yerinden zıplıyor, kimsede tık yok, ne de olsa "lokal" çocuklar bunlar, ne güzel paramızı kazanıyoruz şu ülkede, gereksiz yere ortalığı karıştırmaya gerek yok diyor herkes...Hatta belki ben bile öyle düşünüyorum bir yere kadar...Ama bir...ama iki...ama üç...her seferinde işçinin yapmayın demesi ve hepsinin bunun üzerine hayvanlar gibi gülmesi...Üçüncü bağırışta patlıyorum...

"Hey You!" diye bağırıyorum, bir anda hepsi bana bakıyor, "Keep quiet! Thats enough!" diyorum...Hayatında ilk defa birisi kendine böyle birşey söylemiş gibi bakıyor bana...Bu bakışın aynısını en son lisede okulun "dayılarından" birinin suratına yumruk attığımda görmüştüm...Acı değil, sinir değil, öfke değil...Kocaman bir şaşkınlık...Kendi ülkesinde yabancı birinin kendisine posta koymasının şaşkınlığı...(Türkiye'de olsa öldürürler adamı ama Dubai'nin durumu çok farklı, burada yerel halk azınlıkta...Halktan 3 kat daha fazla expat var, dolayısıyla dinamikler değişik) Birkaç saniye böyle bakıp kendine geliyor sonra:

-"Its not your business!"

-"It is my business, you are bothering everybody and you will keep your mouth shut now!"

Deliriyor 3-4 tanesi, üzerime yürüyorlar...Bir tanesi "Shut the fuck up!" diye bağırıyor...Orada deliriyorum...Artık tek tek yazamıycam ama ne erkekliğini bırakıyorum, ne insanlığını, ne şerefini ne haysiyetini...

İlginç olan şey; Ben Türk kültürü gereği orada hazırım herif bir hareket yapsa ağzına yüzüne girmeye, ama gel gör ki bu heriflerde yok o kültür...Bıcır bıcır konuşuyolar hıyar amerikalılar gibi, iş aksiyon faslına geçemiyor bir türlü...

Neyse bizi ayırıyorlar...Ondan sonraki 15 dakika boyunca -otobüs bizi indirene kadar- sinir savaşı veriyorum tek başıma...Hepsinin gözlerine bakıyorum tek tek beşer saniye...Ağızlarını açıp birşey söyleyemiyorlar bana...İnanılmaz bir gerilim var havada...Bütün gücümü harcayıp sessiz kalmalarını sağlıyorum sanki...Bir yandan da içimden "Allah'ım" diyorum, "Ağzımı yüzümü kıracaklarsa havaalanı çıkışında bana dayanma gücü ver, biliyorsun ki haktan yanayım"...Bütün enerjim bitmiş bir şekilde iniyorum otobüsten, hiçbirisi dönüp bakmıyor bana...Ağır ağır yürüyüp çıkıyorum terminalin kapısından...

Sıcağı sıcağına yazdım, yazı kalitesi dandik olabilir...

Böyle işte..

Saturday, January 27, 2007

Dur Bakalım

Cem geliyo şubatın ilk haftası gibi...Evi taşıdım...Dubai Marina'da "The Belvedere" diye biryer...Bina güzel, inşaat ve başına güneş geçip ölen Hintli işçi manzaralı, evin içi geniş ferah...Kapıdaki bekçi Nepal'liymiş...Adını sordum böyle uzun uzun bişeyler söyledi, "Kartalın gözlerinden gerçeği okuyan çapkın keşiş" falan gibi bir adı var sanırım...Ben söylenişini hiç anlamadığım için gayet oryantalist bir şekilde "Bob" diyorum adama..."Hi Bob", "Goodnight Bob", "Hey there Bob" felan...Bayağı bir sohbet halindeyiz...

Önümüzdeki günlerde süper konserler var....The Pretenders geliyo mesela, Johannesburg'daa eğitimde olacağım için gidemiyorum...Sonra Roger Waters geliyo, ona kesin gidiyorum...Desert Rock Festival var sonra, Iron Maiden geliyo, hayatta kaçırmam...

Bugün Spinneys'den "Çamaşırlarınızı mis gibi yapacak sihirli tabletler" diye bişey aldım bi dolu para verip...Koydum makineye, çalıştırdım, köpükler fışkırdı makinanın heryerinden, bütün ev köpük oldu, saatlerce köpük temizledim...Çok mu koydum nedir?

Yeni temizlikçi kadının adı "Padme"...Var mı böyle bişey? "Hee Amidalagile de ben gidiyorum"

"No Direction Home" diye bir belgesel seyrettim...Bob Dylan'ın hayatı felan...Joan Baez çıktı bi yerinde, anlatıyo felan..."Kesin" dedim, "Bu hatun hala aşık Dylan'a"...O derece.

Uzaktan kumandalı küçük helikopter aldım...Uçuyo cidden. Ama kullanması zor, akşamları uğraşıyorum..

Yazıcam daha sonra...

Monday, January 01, 2007

2007

"Madem ingilizim, o halde neden içip saçmalamayayım?" temalı bir mekanda girdik yeni yıla...Bakalım nedir.