
Kuzen geldi yine, büyük iş adamı, kritik anlaşmaların son hamlecisi...Ne yapıyor tam da anlamıyorum. "Bu farklı bi uygulama abi onu anlattım adamlara" falan diye kafamı karıştırıyo sorunca..
Neyse ilk gün ben işteyken bunun toplantısı bitmiş, garibim bu sefer de ibn battuta mall'a gitmiş...Daralmış tabi belli ki çünkü öğleden sonra aradığımda eve dönmüştü..Bir de bizim Da Greenz'e giden yoldaki tabelaya takmış, "There's one language everybody understands. GOLD" yazıyo...Fenalıklar geçiriyo "Abi böyle görgüsüzlük olmaz" diye...

Muz yapraklı hint lokantasına götürdüm sonra, bayıla bayıla yedi eliyın şeyleri...Sonra vücudu tepki verdi biraz..heheh.

Gece de Emirates Towers'daki japon lokantasında teppanyaki (böyle mi yazılıyor bu? Bakiyim, hmm evet) muhabbeti yaptık, şef fıtı fıtı şovlar falan yapıyo...Bizimki gaza gelip sakeler söyledi...Bir anda "Olay sakeymiş abi" moduna girip ağır sakeci oldu...şişeler geliyo gidiyo falan..Geyikler yaptık bu teppenyaki olayı nasıl çıkmıştır diye...

Bir anda adamın bıçaklı şovlarını seyrederken şöyle bir teori çıktı ortaya: Bu ustalar aslında samuraylarmış zamanında ama sonra efendisiz kalınca gıda sektörüne yönelmişler...Bir çeşit Ronin - Züğürt Ağa füzyonu yani!!

Yemekten sonra hemen yandaki Karoeke barına geçtik...Orada da .ıçımızdan "Sake'nin cilası Corona'dır abi" diye birşey uydurduk..İçerde bi sürü tavşan kulaklı şapka takmış ingiliz kız var..meğerse bi kızın bekarlığa veda partisiymiş...Çok garip/eğlenceli bir ortamdı...

En son hatırladığım artık nereden biliyorsa türkçe konuşan bir rus kızla birlikte Bon Jovi'den It's My Lifeeeeee diye saçmasapan şarkılar söylüyorduk...
Kuzen de ağır Bon Jovi'ci çıktı, Richie Sambora geri vokalleri falan yapıyo böyle...
Şu yandaki resme baktım da çok bi "Moskova'ya iş için gitmiş aç türk genci" havası var...Öyle diildi yani...Valla.